13 Aralık 2016 Salı

Düşünce özgürlüğü mü, terör örgütü propagandası mı?

10 Aralık 2016, Cumartesi günü benim güzel ülkemin en güzel şehri olan İstanbul'un göbeği Beşiktaş'ta gerçekleşen kahpe saldırı sonrasında 44 vatandaşımız hayatını kaybetti. Nedendir bilinmez, biz artık ölüleri de "Polis, doktor, savcı, hakim, sivil" diye ayırmaya başladık. Ardında kalan tüm hikayeleri göz ardı ederek.. Oysa hepsinin farklı bir hikayesi vardı. Patlama olmasaydı eğer ertesi gün sevdiği kızı babasından isteyecek olan da vardı, eve döndüğünde 4 aylık hamile eşiyle çocuğunun hayallerini kuracak olan da.. Mesela, bu hayatta en çok Beşiktaş'ı seven Tunç vardı. Galibiyetten sonra "Gurur lan burası Beşiktaş!" diye bağıra bağıra marş söyleyerek evine gidecek olan. Arkadaşlarıyla şehir dışından İstanbul'u gezmeye gelen Berkay vardı sonra, doktor olma hayaliyle yaşayan. Kader miydi onları bizden ayıran, yoksa lanetler okuyarak cesedine tüküreceğimiz kahpeler miydi? Bilemedim.

Aslında patlama sonrasında sosyal medyada dikkatimi çeken bambaşka birşey var, yazının başlığında da kendisine yer bulan. Cumartesi günü yaşanan kahpe saldırı sonrasında Twitter başta olmak üzere Facebook ve bilimum sosyal mecrada terör örgütünü öven, bu felakete sevinen ve utanmasa zil takıp oynayacak olan tipler belirdi. Aslında bu tipler hep vardı hayatımızda, okulda - işte. Dost acı günde belli olurmuş derler, bizimkisi o hesap.

44 kişinin hayatını kaybettiği, 150'den fazla kişinin yaralandığı terör saldırısının ajanslara düşmesinden dakikalar sonra yukarıdaki mesajı yazan şahıs 1999 doğumlu bir lise öğrencisi. Yanlış anlaşılmasın diye tekrar belirtiyorum, 1999 doğumlu bir lise öğrencisi! Terör örgütünün saldırısına sevinecek, emniyet güçlerine "oh olsun!" diyebilecek bir karakter. 17 yaşında nasıl bir ideolojiye sahip, siyaset hakkında ne fikri veya zikri var, Türkiye'nin siyasi tarihini ne kadar biliyor veya savunduğu ideoloji hakkında ne biliyor, hiç bir fikrim yok. Olması mümkün değil. Bir başkası var, hemen hemen aynı yaşlarda.. İstiklal Marşı'nı dahi bilmiyor, okumaktan aciz. Kendisinin sosyal medyadaki profilinin altında yazan ise şu; KCK/PKK'da gönüllü. Önder Apo'nun izinde. Tek başına bir ordu!

Kalleş saldırının ardından terör örgütünü destekleyen, saldırıyla ve hayatını kaybedenlerle aklı sıra dalga geçen kanı bozuklar sosyal medyada cirit atıyordu. Artık öylesine arsızlaşmış, öylesine alışmışlar ki hayasızlığa. Milletin sabır taşı çatlama noktasına geldiğinde önce sosyal medya linci başladı, ardından da EGM'nin verdiği birimlere şikayetler edildi. EGM'den önce neredeyse tüm sicil kayıtları döküldü. Oturdukları semt, yaşadıkları şehir, okudukları okullar - bölümler bir kenara dursun.. En yakın arkadaşlarına kadar bir halka oluşturuldu. İfşalar tek tek yapıldı, terör propagandası yapan kalleşler hakkında. EGM tarafından tespit edilerek yakalanmaları iyi oldu, keza bu kalleşler meydanlarda dayak yiyecekti yoksa. İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada 200'den fazla kişinin gözaltına alındığı söyleniyor, yapılan bu kalleşliğe çanak tutanlar arasında.

Düşünce özgürlüğü adı altında yapılıyorsa eğer tüm bunlar, çok büyük yanılıyorsunuz. Dünyanın hiçbir yerinde, ülkenin bölünmez bütünlüğünü-birliğini-bağımsızlığını tehdit eden bir örgütün propagandasını yapamaz, resimlerini paylaşamaz, liderlerinin bayrağını taşıyamazsınız. Ulusal yas ilan edilen hain terör saldırısını "OH OLSUN" diyerek kutlayamazsınız. İngiltere'de IRA, İspanya'da ETA, Sırbistan'da UÇK gibi mesela.. Almanya'da övemezsiniz Hitler'i mesela veya Mussolini hakkında yazamazsınız İtalya'da. Yüreğiniz yetiyorsa El-Kaide hakkında yayın yapın Amerika'da. Bırakın meydanlara çıkıp bayrak asmayı, sosyal medyada tek kelime ettiğiniz anda hakkınızda işlem yapılır.

Siyasi fikriniz, zikriniz her ne olursa olsun. Düşünce özgürlüğü adı altında terör örgütü propagandası yapıyor, destekliyor, alkışlıyorsanız sonucuna katlanmak zorundasınız. Bunun adı, dünyadaki tüm örneklerinde de olduğu gibi, düşünce özgürlüğü değil. Vatan hainliği..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder