7 Şubat 2016 Pazar

Ici c'est Paris!

Her şehrin bambaşka bir hikayesi vardır ve Paris bu şehirlerin başında geliyor. Geride bıraktığımız son 3 yıl içerisinde kısa süre içerisinde fazlasıyla şehir gezdim ancak Roma dışında beni büyüleyen bir tek Atina vardı. Paris adını direkt olarak ilk 3'e yazdırdı, ki sanırım hayatım boyunca ilk 5'te yer alacak. Fransız kültürü, yüzyıllar süregelen tarihi, seyahatin tam ortasına denk gelen Bastille.. Paris çok ama çok başka! Kesinlikle bambaşka..

Brüksel'de aktif dinlenme ile geçirdiğim 2 günün ardından, seyahat programının son aşaması olan Paris'e sıra gelmişti. Brüksel'den hostelin hemen dibinde yer alan Midi'den hızlı tren ile yaklaşık 1.5 saat süren yolculuk sonrasında Fransa'nın başkenti, Avrupa'nın en çok turist kabul eden şehrine ayak basmıştım. Paris'e ayak basmadan, hangi caddeden yürüyeceğimi - hangi caddede oturup kahve içeceğimi bile ayarlamış olduğumdan Gare du Nord'dan ayrılıp, Anvers'te yer alan hostelimi bulmam hiç zor olmadı. Nord'un ana kapısından çıktıktan sonra Paris'e hoşgelmiştim. Akşam saat 6.45 olmasına rağmen aydınlık, pırıl pırıl ve nefis bir hava. Arnavut kaldırımı taşlarından oluşan ara sokaklar. Sokaklarda tek tip muntazam binalar.. Sıradan bile olsalar, hepsi çok özel ve dikkat çekici görünüyor. Paris'e açıkcası üç gün - üç gece ayırmıştım, Brüksel'den geldiğim günü saymazsak. Açıkcası dolu dolu yaşamama olanak sağladı, keşke bir - iki gün daha uzatsaymışım. Ancak ederi - oluru bu, bilginiz olsun. Fazlası sıkıcı gelebilir.

AKLINIZA GELEBİLECEK HERŞEY: PARIS..
Anlık verilen kararlar dışında, tüm seyahatlerimde plan - program öncesinden hazırdır. Not defterimde sürekli notlar bulunuyor, ki bu notlar sayesinde bu yazılar klavyeden çıkabiliyor. Paris denilince aklınıza bir çok nokta gelebilir: Moda, sanat, tarih, kültür, ekonomi, spor, siyaset.. Seine nehri kıyılarında yapılan teraslama çalışmaları sırasında bulunan oymataş el aletlerinin gösterdiği gibi Paris, insan ırkının yaklaşık 40.000 yıldır yaşadığı bir yerleşim alanı olarak karşımıza çıkıyor. O günlerden bugünlere kadar uzanan tarihi - kültüren bir dokuya sahip olan Paris'in bir diğer adı da "Işık Şehri" anlamına gelen Ville Lumière. Mitoloji kitaplarında ise adını Latince'de gemi anlamına gelen "Par" kelimesinden aldığı iddia edilen bu güzel şehrin logosunda gemi bulunmakla birlikte, şehrin özlü sözü "Sallanır ama yıkılmaz." anlamına gelen "Il est battu par les flots sans être submergé" olarak bilinir.

Paris denilince dediğim gibi, akla bir çok şey geliyor. Ancak gezilecek, görülecek yerler saymakla bitmiyor. Bir kısmını sayıyorsunuz, şehrin bir kısmını tavaf ettikten sonra "Diğer tarafında ne var acaba?" diye içinizi yiyorsunuz. Gelelim, artık yazıların yeni formatında yer aldığı gibi "Paris'te ne yapmalı?" kısmına. Kısa ve öz; Gezin. Gezip - görebileceğiniz, Avrupa üzerinde iliklerinize kadar kültür - sanat ve tarih bilgisi elde edebileceğiniz yegane şehirlerden birisi. Gezebildiğinize gezin.

1) Metroya binin!
Dünyanın en eski ve en büyük metrosu olan Paris metrosunu mutlaka görün! Moskova metrosundan sonra en önemli metroların başında geliyor ve 16 hat - 220 km gibi bir demir ağına sahip olan bu kompleks yapının muhteşem bir düzeni var. Hatlar arası geçişler, metroların birbirleriyle bağlantıları ve aktarmalar. 1900 yılında inşaa edilen ve son restorasyonunu 2007'de geçiren bir metro ağının, ne kadar nostaljik - tarihi dokulara sahip ve heyecan verici olabileceğini düşünüyorsunuz değil mi? Kesinlikle öyle. Metro istasyonları bile muazzam.. Tabelaları iyi takip edin, yoksa kaybolabilirsiniz!

2) Şarap için.
Dünyanın en önemli şarap ülkesine gittiğinizi hatırlatmaya gerek var mı bilinmez ama mükemmel şaraplara ev sahipliğini yaptıklarını söylemek gerekiyor. Marketler dahil olmak üzere, ortalama 5-10 Euro arası rakama, çok güzel bir şişe şarap içebilirsiniz. İyi bir mekanda içeceğim, portakallı ördeğimi yiyeceğim diyorsanız bilemem ama Montmartre Tepesi'ne tırmanarak Paris manzarasına karşı içtiğinizde, hiç bir yerde alamayacağınız keyfi alacağınıza emin olun. Montmarte'a tırmanamam, Sacre Couer'i ziyaret etmeyeceğim diyorsanız eğer Eyfel Kulesi'ne karşı Champ de Mars'ta da olur.

3) Gece mutlaka Eyfel ve çevresine gidin.
Paris'te gezilecek yerlerin başında gelen, Fransızların deyimiyle 'demir yığını' olan bu dünyanın en çok resmi çekilen ve turist ziyaretine sahip olan yapıt olan Eyfel Kulesi'ni mutlaka akşam hava karardığında ziyaret edin. Muhteşem bir ışık şovuna tanık olacağınıza emin olun. Birde eğer benim gibi şanslı olup, Bastille zamanında Paris'te olursanız Eyfel'deki havai fişek şovunu izleyin. Zaten nerede olursanız olun, izlemek zorunda kalacaksınız keza tüm şehir ışıl ışıl parlıyor ve havai fişekler dakikalarca gökyüzüne yükseliyor. Görmemek için bakmamak lazım!

4) Yürüyün, ara sokaklara dalın ve şehrin içinde kaybolun!
Metroya binin dedik ama siz yürümeyi unutmayın. Dünyanın en büyük metrosunu mutlaka görün tabii de, şehri yürüyerek keşfedin. Champs Ellyse'de baştan aşağıya yürüyemeden, Concorde'yi selamlamadan, Sein Nehri'ni geçmeden şehrin keyfi mi çıkarmış? Paris'te oldukça güzel caddeler, sokaklar ve parklar mevcut bulunuyor. Seyahatiniz sırasında mutlaka harita elde, dalın caddelere, ara sokaklara. Zaten neredeyse tüm caddelerde metro var, en kötü şehrin göbeğine metroyla dönmüş olursunuz.

Paris'te gezilecek yerler..
"Demir yığını" olarak tanımlanan Eyfel Kulesi, Ünlü heykel ve resimlerin olduğu eski tren garı olarak kullanılan Orsay Müzesi, şehri ortadan ikiye ayıran ve gün batımında muhteşem görselliklere sahne olan Sein Nehri, Bordeaux şehrinin Quinconces Meydanından sonra Fransa'nın ikinci en büyük meydanı olan Concorde, dünyanın en önemli alışveriş caddelerinden birisi olan -namı diğer Şanzelize- Champs Ellyse, Şanzeli'nin en başında yer alan ve 1.Dünya Savaşı'nda hayatını kaybeden askerlere ithafen ortasında halen ateş yanan Arc de Triomphe, Hz. İsa’nın kalbine adanmış olan ve tüm Paris'i ayaklarınızın altında görebileceğiniz ihtişamlı Sacre Coeur, Dünyanın en büyük sanat ve tarih müzesi olarak bilinen Louvre, Yürüyüş yolları, çeşmeleri, heykelleri ve Lüksemburg Sarayı manzarasıyla pek çok gezginin ilgisini çeken Jardin du Luxembourg, Çok sayıda romana, filme ve sanat eserine konu olan Montmartre, Dünyanın tüm ünlü markalarını bulabileceğiniz ve muhteşem mimarisiyle sizi büyüleyecek olan devasa alışveriş mekanı Galleries La Fayette, Sein Nehri'nin üzerinde yer alan ve yıkılma kararı alınması sonrasında Victor Hugo'nun efsanelerinden Notre Dame'in Kamburu'na konu olan - irili ufaklı heykelcikleriyle sizleri büyüleyen Notre Dame Katedrali, Napolyon'un ordusunun büyüklüğünü cümle aleme göstermek için yaptırdığı tapınak olan ancak artık kilise olarak hayatına devam eden Madeleine Kilisesi, şehri ikiye ayıran Sein Nehri'nin üzerinde yer alan ve aşıkların asma kilitleriyle aşkını ölümsüzleştirdiğine inanılan Pont Des Arts Köprüsü, Napolyon’un mezarı da bulunan Dome Kilisesi ve ordu müzesi olarak geçen Musée de l’Armée gibi birçok önemli yapıyı bünyesinde bulunduran Les Invalides, dünyanın en önemli operalarından birisi olan Opera Binası, X. Louis tarafından 1248 yılında kutsal emanetlerin barındırılması amacıyla yapılan Sainte Chapelle bu listenin önemli noktaları arasında yer alıyor.

Siz yine de haritaya sahip çıkın, keza "Burası neresi, dur birde şuraya gidelim!" diye gideceğiniz birçok nokta var!

BONUS: BASTILLE
Ablam eğitim hayatı sırasında sanat tarihi - dinler tarihi gibi önemli dersler görmüştü. Bu kapsamda 14 Temmuz sabahı uyandığımda telefonumda "Oğlum bugün Bastille. Fransızların demokrasiye, cumhuriyete adım attıkları gün. Törenleri, kutlamaları sakın kaçırma!" mesajını görünce pek şaşırmadım. Öncesinden uyanmalıydım, keza bir gün önce Eyfel Kulesi'ni ziyaret ettiğimde önünde fotoğraf çektirebilme şansını yakalamış sayılı azınlıktan birisiydim. Keza barikatlar kuruluyor, bir sonraki güne hazırlıklar yapılıyordu. Şanzelize'de oturup birşeyler içerken geçit törenine denk gelmiştim, Zafer Takı'nda fotoğraf çektirirken arkamda üniformalı polisler ve askerler geçiyordu. Bastille'de olması gereken yerdeydim doğrusu, Şanzelize'de alışveriş yapmam gerekiyordu ve törenlerin ortasında kalmam işten bile değildi. Ancak en büyük vurgunu akşam yedim. Akşam yemeği, takılmacası kapsamında Eyfel'in etrafına doğru hareketlendikçe, insanların oturduklarını - akşama hazırlık yaptıklarını ve tabir-i caizse "yer kaptıklarını" görünce akşam büyük bir kutlama olacağı kesindi. Eyfel'in etrafına barikatlar kurulmuş, görsel şölen hazırlanmıştı. Champs de Mars, Invalides, Sein Nehri üzerindeki köprülerin tamamı, Concorde, Orsay'ın bulunduğu alan.. Eyfel Kulesi ve çevresindeki tüm alanlarda milyonlarca insan törenleri bekliyordu. Bütün gün elinde Fransa bayraklarıyla gezen Fransızlar, cumhuriyeti - demokrasiyi kutluyordu. Ben böylesine özgürlüğüne, ideolojisine, devletine düşkün bir ırk daha görmedim. Milliyetçilik akımı neden bu adamlardan çıktı, o gün çok daha iyi anlıyorsunuz. İrili ufaklı, genci yaşlısı elinde Fransa bayrağı ile meydanda..

Yaklaşık 40 dakika süren görsel şov için..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder