16 Ocak 2016 Cumartesi

Yol üzerinde, günübirlik durak: Eindhoven!

Almanya'da geçen yaklaşık bir haftanın ardından Berlin, Bonn ve Köln'ü tamamladıktan sonra adam kelimesinin lugattaki karşılığı olan Yasin ile birlikte Eindhoven aktarmalı olarak Amsterdam'ın yolunu tuttuk. Bir hafta sonu eğlencesi olarak Amsterdam'ı planlamıştık ancak araçla seyahat ettiğimizden dolayı istediğimiz yere gidebilme lüksüne sahiptik. Amsterdam'a öğlen gitmeden önce bir Eindhoven yapalım dedik, Hollandanın ülke genelinde bilim ve teknolojiye yaptığı yatırımların %50'sine ev sahipliği yapan, ülkenin 5.büyük şehri.. Hemen belirtmek gerek, günübirlik bir destinasyon.

Giriş paragrafında yazdığım gibi, plansız - programsız ve tamamen "zaman geçirmek" odaklı Eindhoven deneyimi yaşadık. Şehrin merkezinde yer alan tren istasyonu, tüm ülkede olduğu gibi muazzam bir bisiklet parkına sahiplik yapıyor ve hemen arkasında araba parkları bulunuyor. Hollanda kelimenin tam anlamıyla sistem, düzen ve yaşam ülkesi. Dillere plesenk olan bir Amsterdam var ancak Rotterdam'ın kendisinden aşağı kalmadığı bilgisi kulaklarımıza aşina oladursun, Eindhoven hakkında aklımdaki tek bilgi PSV Eindhoven - Avrupa'nın en büyük mühendislik üniversitesi Technische Üniversitei ve Evoluon binasının yanı sıra dünyanın en büyük markalarından birisi olan Philips. Ancak şehir sadece bunlarla bitmiyor..

Seyahat programını ilk yaptığım zamanlarda Yasin ile konuşmalarımız aynen şu şekildeydi; Berlin'den otobüsle Köln'e geçiyorum.. Sonra orada zaman geçiriyoruz. Ardından rota sırasıyla Amsterdam, Brüksel ve Paris. Ancak iş durumundan dolayı Yasin'in hafta başında (Amsterdam macerası sonrası) beni Brüksel'e bırakarak ayrılması gerekecek. Bu nedenle hafta sonunu dolu dolu geçirmemiz gerekiyor, bir daha ne zaman görüşeceğiz kim bilir! Amsterdam'ı bilerek hafta sonuna almamız, Cuma - Pazar curcunasını geçirme planlarımız nedeniyle Cuma günü Eindhoven'a ayak bastık. Yolda bize eşlik eden canavar -ki ben kendisine ba yıl dım!- Yasin'in yeni oyuncağı. Almanya'da arabaların (özellikle ikinci el) ne kadar ucuz olduğunu bilenler bilir. Almanya'da hız limitlerinin fazlasıyla esnek olması 3.0 QTD'nin keyfini arttırıyor kuşkusuz ancak Hollanda sınırına girer girmez 80-100 km/h sınırı olduğuna dair tabelalar bu eğlencenin kısa süreceğini ilan etmiş oldu.

TEK GÜNLÜK DESTİNASYON..
Neyse efendim, gelelim Eindhoven'da geçirdiğimiz bir günlük süreye.. Biz arabayı şehir merkezindeki tren istasyonunun arkasındaki otoparklardan birisine park ettikten sonra başladık şehrin işlek meydanı olan 18 Eylül Meydanı'nda yürümeye.. Caddenin ortasında bir giriş göreceksiniz, tarihi eserler falan diye bir tabelası var ancak içeriye girdiğinizde "Yooooookk artık!" diye bir tepki veriyorsunuz. 13yy'da kurulan şehrin nasıl bir tarihi eseri olabilir ki? Gerçekten de öyle.. Bir kaç taş parçası, tuğla serisi derken bahsi geçen tarihi eser sergileme alanının hemen arkasında muazzam bir bisiklet parkı var. Adamlar çözmüşler olayı. Şehrin merkezinde tren istasyonunun dışındaki alan dışında herhangi bir bisiklet parkı yok. Şehrin en işlek caddesine bisikletinizi bırakıyorsunuz, işinize - gücünüze gidiyorsunuz. Ancak dönüşte o bisikleti nasıl buluyorlar, onu bilmiyorum işte : ) Elimizde bir harita, nereye gidelim - nasıl yapalım derken ilk olarak De Blob (Damla) binasını bir görelim dedik. Şehrin en sevimli caddelerinden birisi olan Marktstraat, photoshoptan fırladığına inandığım Eindhoven evleri ve mimarisi, Modern Sanat müzesi olarak bilinen Van Abbemuseum'un yer aldığı Bilderdijklaan şehirde gezilecek yerler arasında yer alıyor. Şehrin merkezi olarak bilinen Markt ise cafe-pubların bulunduğu, gün ortasında oturup birşeyler yiyebileceğiniz - içebileceğiniz, alışveriş yapabileceğiniz bir alan. Ve şehrin merkezinde, elde harita kafa önde adım adım yürürken bir anda karşımıza çıkan PSV Stadium. Futbolsever iki arkadaşın en çok zaman ayırdığı noktalardan birisinin burası olduğunu belirtmek fazlasıyla normal olsa gerek.. Eindhoven'da bir yerde oturup birşeyler içmekten ziyade stadı tavaf ettik.
Şehrin merkezinde bulunan Ali Sami Yen'de büyüyen birisi olarak Aslantepe'ye taşındıktan sonra bizim stadı biraz yabancılamıştım. Elde edilen zaferler ufaktan kendisini sevdirirken, şehrin biraz dışında - otobanın kenarında olunca stadyumun etrafında zaman geçirememekten dem vuruyordum. Philips Stadium'un şehrin göbeğinde olması Yasin ve benim uzun uzun stadyum hakkında konuşmamıza sebep oldu. "Abi adamlara bak, stad nerede ya.., ulan yürüyerek geliyor adamlar resmen!, yuh oldu olacak şehrin göbeğine yapın"  gibi ifadelerle biz stadın etrafını tavaf ediyorduk. PSV'nin kurumsal marketing olayına da bayıldım doğrusu.. Şampiyon takımın yıldızı Memphis Depay'ın yaz döneminde Manchester United'a transferinden sonra takıma yıldız oyuncu arıyorlarmış, beni aldılar aralarına bir takım fotoğrafı çektirelim dedik! Kıramadım çocukları tabii.. Hollanda hatırası olsun dedik.

Eindhoven'da bir kaç saatlik şehir turundan sonra, müzeleriyle ünlü şehrin müzelerine şöööyle bir göz ucuyla baktıktan sonra Amsterdam'a doğru yola çıkalım dedik. Cuma - Pazar arası, curcunanın dibine vuracağımız Ams. Eğlence şehri.. Bu sessiz sakin, hepsi birer Dirt Kuyt olan, ellerinde havuç yiyerek caddelerde dolaşan insanlardan sonra Amsterdam bünyeye iyi gelecekti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder