16 Ocak 2016 Cumartesi

Burada olan, burada kalır: Amsterdam!

Cuma, Cumartesi, Pazar.. Yeni bir şehir görme fikri her zaman heyecanlandırmıştır beni ve zaman geçirme amacıyla olsa bile minik bir destinasyon olan Eindhoven'dan ayrıldığımızda Avrupa'nın en özel, en eğlenceli şehri olan Amsterdam'a gitmenin verdiği bir haz vardı. Amsterdam'ı daha önce fetheden Yasin'in tecrübelerine ihtiyacım var. Hepsinden öte, kardeş. İlk uyarısı "Abi, birşey içmeyelim. Sonra hiçbirşey hatırlamıyoruz!" derken arabada gülüşmeler ister istemez oldu. Ancak ülkede herşey serbest olduğundan Red Light'a girdiğinizde kokudan - dumandan etkileniyorsunuz. Yazıya başlamadan hemen belirtelim. Bu şehrin bir kuralı var; Amsterdam'da olan, Amsterdam'da kalır!

MÜZELER, EĞLENCELER, ÖZGÜRLÜKLER..
Amsterdam nedir, ne yapılır konusunda kafanızda direkt belirlemeniz gereken şeyler var. Amsterdam müzeler, tarihi yerler, parklar, caddeler şehri. Aynı zamanda eğlencenin dibine vurabileceğiniz, tüm dünyada yasak olan şeylerin serbest olduğu şehir. Son derece güzel, özel bir mimariye sahip. Sims'ten fırlamış gibi bir hali var, kanallar - su yolları ve büyük parklar. Bu su kanalları üzerindeki köprüleri, sokakları, caddeleri arşınlayarak gezmeniz şehri doya doya yaşamanıza olanak sağlıyor. Tüm bunun yanı sıra gezmeniz gereken yerleri bir çırpıda sayabiliyor oluşumuz şehrin birbirine komplike olmasından kaynaklanıyor. Herşey birbirine yakın, toplu halde, birbiriyle bağlantılı durumda. Merkez Gar, Dam Meydanı, Kraliyet Sarayı, yeni kilise olarak bilinen 15.yy eseri olan Nieuwe Kerk ve Madam Tussauds Müzesi, Ulusal Anıt, Hotel Krasnapolsky, Red Light District, Amstel, Heineiken Experience, Van Gogh Müzesi, Amsterdam'ın en ihtişamlı müzesi Rijksmuseum ve saymakla bitmeyecek olan parklar..

Amsterdam'da gördüğünüz üzere Galatasaray forması ve Wesley Sneijder formasıyla gezdim. Hollandalıların tepkisi, reaksiyonları bu markanın ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Gören gülümsüyor, Sneijder onlar için ulusal bir kahraman adeta. Havası bambaşkaydı, şampiyon takımın şampiyon taraftarı olarak Amsterdam sokaklarında gezmenin gururu apayrı. Bir haftasonu tatiline dolu dolu yetecek bir şehir Amsterdam, o konuda içiniz rahat olsun. Ancak öncelikleri bir yazalım..

1) Bisiklet kiralayın!
Şehri yürüyerek keşfedemem, çok yorulurum diyorsanız sadece Amsterdam'ın değil, tüm ülkenin en büyük ulaşım aracı olan bisikletleri kullanın. İnanılmaz bir bisiklet kültürü var adamlarda, her evin önünde bisiklet park alanı var, meydanlarda park yerleri var blabla.. Bisiklet kiralamak istediğinizde bir kaç yerden "Kalmadı" yanıtını alırsanız şaşırmayın. Tüm şehir bisikletle geziyor!

2) Parkları, bahçeleri, meydanları gezin ve ara sokaklarda kaybolun!
Muazzam büyüklükteki parklara sahip olan Amsterdam'da en gözde yerlerden birisi Vondelpark, Waterlooplein; kuşkusuz şehrin anadurağı Central Square ve Dam Meydanı'nın yanı sıra, bizdeki Taksim'i pek aratmayan Leidseplein, turistik meydanların başında gelen Rembrantplein ve huzuru ile insanı büyüleyen Spui Meydanı, müzeleri bünyesinde barındıran muazzam lokasyon Museumplein size seyahatinizde muazzam güzellikler sunacak.

3) Yemek için çok zorlamayın, aparatifler hayat kurtarıyor!
Amsterdam'ın kendisine özgü - has bir yemeği yok. Gürcülerde olduğu gibi "yemeden gelme" denilecek bir Xhinkali yok mesela veya Fransızlar gibi bir mutfağa sahip değiller. Şehirde elbet herşeyi yiyebilirsiniz ancak genel olarak aparatif şeyler yiyebilirsiniz. Hem bütçe dostu, hem elinizde rahatlıkla yiyebileceğiniz şeyler bunlar ki biz sanırım 2.gün aldığımız yemekleri parklarda zaman geçirerek tüketiyorduk. Marketlerden alışveriş yapabilirsiniz bu kapsamda, çok güzel atıştırmalıklar var. Kendilerine ait en ünlü yiyecekler (Bitterballen - Patat - Haring) zaten biranın yanında alternatif olabilecek şeyler.. Bir tek kaale alacağınız Hollanda Peyniri var, bir sürü çeşitleriyle birlikte ki onlarda şarabın yanında nefis gidiyor!

4) Red Light District başta olmak üzere şehrin kurallarına uyun! 
Avrupa'nın genelinde sokakta bira içebilirsiniz ancak Hollanda'da sokaklarda elinizde şişeyle alkol tüketmek kesinlikle yasak. Şehrin tamamında coffe-shoplar bulunurken, marijuana - kokain gibi maddeler serbest iken sokakta bunu satın alamaz - sokakta içemezsiniz. Efendi efendi, gidip mekanında içip çıkacaksınız. Ötesi yok! RLD'de ayrıca camlarda dans eden yarıçıplak kadınların fotoğrafını çekemez, gece kulüplerinde dans eden kadınları rahatsız edemez, genelevlerdeki kadınlara kaba davranamazsınız. Polisin olay mahaline intikal süresi takribi 1 dakika, keza tüm bölge kameralarla 24 saat izleniyor. Genelevler dahil.


BONUS: HEINEKEN EXPERIENCE! 
Bizim şehri keşfettiğimiz ve dibine vurduğumuz günün ertesinde, bir önceki günün yorgunluğunu atmak için daha sakin ve dingin bir gün geçirelim istedik. Vondelpark, Waterlooplein'de aktif dinlenme yaptığımız günün devamında Heineiken'i ziyaret etmezsek olmazdı. İşin doğrusu, elimizdeki haritanın ilk kez bir işe yaradığını gördüm. Haritanın üzerinde giriş için %10'luk indirimimiz varmış. E o haritadan bizde 2 tane var! O nedenle öğrenci girişinde %10 indirimi de kapınca, içeride sınırsız bira ve bar kısmında 2 adet hediyemiz olduğunu düşününce kulaklarda bir ses: Aman yarabbi! Bilenler bilir, daha önce Dostlar Birarada ailesiyle birlikte Efes Pilsen'in bütün etkinliklerinde yer aldım. Merter'deki bira fabrikasına da gitmiştim, Amsterdam'daki bira fabrikası ve müzesi deneyimi başka bir deneyim olacaktı. Biranın tarihi, biranın yapılışı, bira müzesi, biranın oluşum süreci ve 5D sinema salonunda bira olduk! Nasıl yani diye sormayın, baya baya bira olduk. Önce ıslatıldık, sonra ısıtıldık, ardından sallandık ve karanlıkta bekletildik. Sonunda mı? Bizler artık birer birayız! Kapaklarımız takıldı, kutulara dizildik ve çılgınlar gibi yüksek sesle eğlencenin ortasında kendimizi bulduk. Işıklar yandığında, Heineiken tecrübesi ve deneyiminin yanı sıra ikram. Hollandalıların söylediği gibi; Prost! Şınk - çınk sesleriyle tokuşturulan kadehler. Ayrıca bunun yanı sıra müzenin devam eden kısmında UEFA Şampiyonlar Ligi ürünlerinin bulunduğu, görsel alanların bulunduğu müthiş bir futbol müzesine gidiyorsunuz. Son olarak bar kısmında ister müzikle eğlenebilir, isterseniz (o dönem Skyfall inovasyonları vardı) inovasyon üzerinden sinema filminin başrol kahramanı olabilirsiniz. Çıkışta hediyelerinizi alabilirsiniz, ki elinizdeki biletle birlikte Dam Meydanı'na yakın bir noktada Heineiken satış mağazasına giderek hediyelerinizi temin edebilirsiniz. Güzel bir deneyim oluyor, gelmişken bir deneyin..

Unutmayın. Burada olan, burada kalır.. İyi eğlenceler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder